Çarşamba, Kasım 29, 2006

24...

tam 24 saat sürdü, evden çıkışım ve kapıdan içeri girişim... naaptım bu 24 saatte: özlediğim otobüs yolculuğunu yapıcam hevesiyle cumartesi 07.00de ankaraya doğru yola çıktım. ama her daim (uçakta check in de bile) böyle şeylere dikkat eden ben, bu sefer güneşin geliş yönünü kestiremediğimden, sağımda perdeleri çektiğim, önümde de otobüsün storları inmiş olduğundan ne etrafı seyredebildim, tüm bu önlemlere rağmen güneş tüm gücüyle içeri dolduğundan ne uyuyabildim, ne de gözlerimi kısmaktan okuyabildim... e zaten bi otobüsün içinde tek başına yapılabilecek başka bi aktivite tasavvur edemediğimden de o 5 saat geçmek bilmedi bi türlü... bi de ankara otobüsünde hiç de şaşırtıcı olmayan bi durum oldu, iki akademisyen ve iki politikacı yan sıralara denkgeldiler ve bi güzel kaynaştılar... bütün yol memleketi kurtardılar kurtardılar, batırdılar... batırdılar batırdılar, kurtardılar... her iki tarafın da konuşma şekline gerek fakülte yıllarından gerekse televizyondan ne derece aşina olduğumu farkettim, irkilerek! neyse tüm bunlara rağmen firmamız izzet ikramda kusur etmedi sağolsun, yedim içtim ben de durmadan...
aslında ankaraya iş için son aylarda çokça gitmiştim, hep uçakla... ve her seferinde de bu iş bayaa bi eğlence olmuştu bana... günübirlik ankara seyehatlerinde sanırım herkes için farkedilecek ilk şey SİYAH renktir... sabah 8 uçağı ve akşam da 6 uçağı tam bir siyahlar seli olur... bunu ilk farkettiğimde ben kırmızı ayakkabılar, kırmızı çanta, küpe, kemer vs. içindeydim ve bu durum acaip hoşuma gitmişti... bir MAN IN BLACK güruhu ve süper ciddiyetsiz KIRMIZILI bi mimar... ve sonraki her gidişimde özellikle renkli şeyler giyip bunu bi nevi oyun yaptım... insanları izledim, bana bakan, bu durumu farkeden var mı fln. diye eğlendim vs... neyse bu seyehatleri hep böyle eğlence olarak hatırlamak dileğiyle...
tabii asıl konu var daha... neden gittim ben, çünkü bi tanecik arkadaşım B. evlendi... herşey çok hoştu... arkadaşım muhteşem olmuştu: gelinliğiyle, tedirginliğiyle, makyajıyla, heyecanıyla. sonra biricik damadımız da öyle... B. benim hazırlıkta sınıf ve yurtta da oda arkadaşım, e durum böyle olunca yurrtan bi sürü arkadaşım da oradaydı... ortamı tahmin etmek hiç de zor değil: yılların yakınlığının verdiği rahatlıkla hemencecik bi kaynaşma, kahkahalar, kirirdemeler, hafiften bi uğultu... sonra bi de hazırlanma saatleri var tabii, ay senin rimelin, yok benim rujum, aaa onun allığı... yok giyinirken bana bakmayın ben utanırım geyikleri... benim sevgilim yoktu tabii ama diğerlerinin eşleri, sevgilileri de vardı aslında. amaa, onları atıverdik mutfağa, hadi sizde kaynaşın diyerekten... çok hoştu, gerçekten çok iyi geldi...
sonra da gece döndüm istanbula, bu sefer deliksiz bi uyku çektim otobüste, o kadar dansedip oynamanın üstüne... bi ankara seyehatinin anıları da iyisiyle kötüsüyle ama en mutlusu olarak böyle kaldı bende... bazıları için sıradan bi deyiş, ama bence o bir klasik!
ömür boyu mutluluklar...

Hiç yorum yok: